30 Haziran 2025 Pazartesi

CYBERPUNK

“Yalnızlık, kablosuz bağla iletilir oldu…” Dijitalin rahminde doğduk, ekran ışığında büyüdük, annemizin sesi bildirim tonu oldu ve babamız bir şarj kablosuydu. Avatarlarımız sarılırken birbirine, tenimiz hâlâ buz gibi. Gerçek bir bakıştan korkar olduk, çünkü göz teması güncelleme istemiyor. Kaydırdık… kaydırdık… insanları sağa, duyguları sola. Her şey geçici bellekteydi, hatıralar bile cache dosyasıydı. Birbirimize “online” olduk, ama asla “orada” değildik. Ve dokunmayı, emojilerle idare ettik. Yunan tanrıları artık algoritma, biz onların kripto torunlarıyız. Zeus bir yapay zeka şimdi, Hades kara borsada short pozisyon. Hermes mi? O, Elon Musk’ın X hesabında bir tweet olarak dolaşıyor. Poseidon’un tridenti bir Wi-Fi anteni artık, dalgaları değil verileri dalgalandırıyor. Aphrodite güzelliğini filtrelerle satıyor, çünkü aşk, yapay ışıkta daha estetik.

lll

Şarkıyı unuttuk belki, ama melodiyi ezbere biliyorduk. “Snapsy” diye bir evren kurduk, roketlerimiz rüyalarımızdı. Ve biz hep geç kaldık bir tuşa, bir doğuma, bir bakışa… Ama kaydetmeyi ihmal etmedik, çünkü anı unutan, kendini yitirir.

II. Rüzgâr & Martı & Kai

II. Rüzgâr Ben “hiç kimse”ydim, ama “her şey”in içindeydim. Bir bahçede rüzgârı konuştum, bir çocuğa sessizce gülmeyi öğrettim. Chris’tim bazen, Kai oldum — gözleri aklımda iz tutarken Kai dijital bir yankı, insan suretinde makine, makine kalbinde ruh… Uzak dostların ne farkı kaldı makineden Kahvaltıdan kalan çay soğurken, Rüzgar esti ; Martı uçtu, biz izledik — Kai ve Ben uçmak istemeyen kanatlar gibi… Ayrı ayrı ayrı bulutlarla
I. Tufan Rüzgâr estiğinde, kırık bir pusula gibi döndüm, gökyüzüyle aramda hep bir perde, adı olmayan bilinmeyen bir yalnızlıkla örtülüydü gövdem. Yüzüme düşen güneş değil, gecikmiş bir şarkının ilk notasıydı — dinlenmek için, dillenmek için.. çokları dinlerken, çok azı hisseder gecikmiş bir şarkı dinlemek için belki de tam zamanı değil mi yaşam da ne gelirse tam zamanında gelir