Çünkü ışıklara değil, yıldızlara inandık.
Gölgemizin kendimizden geldiğini farkettiğimizde..
Çünkü gürültüde kaybolmak yerine sessizliğimizle konuştuk.
Onların gürültülerinin
aynılaşmanın, maskelerin ve aynaların tiyatrosu olduğunu farkettiğimizde
Biz orada rol yapamadık.
Sen de ben de...
Ve evet, kendimize teslim olduk.
Sessizliğimiz bazen öyle bir dost ki,
bir yudum çay gibi ısıtıyor içini,
bir eski şarkı gibi sarıyor geceyi.
İsyan ettik ama yumruk değil,
şiir sıktık havaya.
kalp giydik üstümüze.
Bir cümleyi sevdik,
bir çocuğun gözyaşına diz çöktük,
bir kedinin açlığına utandık.
İşte bu yüzden olamazdı
Bir gün herkes gibi olacaktık…
Bir çok kez de denedik
ama olmadı
çünkü zaten olmuştuk.
nihayet ve artık kendimiz gibi kalmayı seçtik.
İşte o gün gerçekten doğduk.
Ve işte orada başladı asıl hikâye…
Olmadı, çünkü biz zaten çoktan olmuştuk.
Bir başkasına dönüşmeden,
kendimizle yüzleşip kendimizde kaldık.
Olmadı, çünkü
yalanlara evet diyemedik.
içimizde hâlâ
çocukluğumuzun ağlamayan hâli vardı.
Güveniyorduk…
bir çiçeğe, bir sabaha, bir "merhaba"ya.
İşte bu yüzden,
bu çağın kurallarına göre
kaybetmiştik.
Ama biz öyle güzel kaybettik ki,
yüzümüzü kaybetmedik.
Ama biz öyle derin düştük ki,
kendimizi bulduk.
Olmadı… çünkü "olmak" zaten bir tercih değil,
bir bedeldi. . ödedik.
Şimdi yalnızız,
ama yalnızca değiliz.
Çünkü bir yerlerde,
aynı şiire ağlayan
aynı yıldızı izleyen
aynı “olmayan”lar var.
Ve biz onlardanız.
Bir gün aydınlatır gecemizi yıldız tozları
Bir gün bulur birbirini kaybolmuş çocuklar
Şeker Prens 🤴